28.06.2007 02:26 tarihli mektup... (2)

Artık Filistinlilere acımıyor, üzülmüyorum... Farkettim ki çok şanslılar bizden... Yaşamak yürek ister ya hani, onlara yaşamın iplikleri dokunmuyor. Ben kesile kesile ölemezken, tek kurşunla ölümsüzleşiyorlar.. Ve en güzeli o kargaşada bile birbirlerini görünce gülümsüyorlar.. Buradaysa maskeler yüzlerimiz oldu, gözlerimiz ise kulaklarımız; karşılaşmamak için.. Ve hiç acısız,hayatla kavgasız gidiyorlar..  Ve hiç günahsız...
Bizler hem Hayatın acısını, hem cahilliğin günahını çekiyoruz; Ölünce de günahların acısını tekrar...

Yani "Hale Şükür ! " denen TANRIYA TEŞEKKÜR YALAN !! O, çok sevdiklerini önce alıyorsa yanına, uzun ömür dilemek beddua aslında. Ve sevseydi bizi onlar kadar, eminim orada olurduk. Ve kirlenmeden, yıpranmadan ölürdük... Cennet denen ölümsüzlüğün balosunu hak edemiyorsak, cehennem denen ölümün öldürmeyenini hak edelim.. Hiç olmazsa tek dünyada yaratılmış tüm zevkleri bilelim...

Dilimde tek bir dua kalsın; ölürsem ben yapamadan, yapabilene helal olsun !

Tanrı bizi korusun...

08.01.2008 20:38 tarikli mektup.. (1)

Uzun zaman oldu sana yazmayalı. Şimdi yalnızlığımdan değil yazışım. Yoksun neye teselli arayayım.. Boşluğun vurması da değil, unutmuşum kalemi uzun zamandır. Öyle özlemişim ki seni..

Büyüdüm az da olsa galiba. 5 gün sonra bir çizgi daha hissedicem yüzümde. Ve elimde koskoca bir hiç, ve aklımda kırıntılarda kalmamış.. Anılar da olmasa yok birşeyim. Ve hep yanan umudum titremeye başladı, ve çevremde bana yakın hiç kimse kalmadı... Dostlarda bir yere kadar. Sonra yorulur kollar çekilmez kürekler. Nefe alamassam tekrar kalırım olduğum yerde su üstünde, o da bir süre. Sonra bir fırtına daha gelir ardından, -ki onada da gerek yok. Ufak bir rüzgar yada sert bir dalga bile devirir beni. Ve yüzememde karaya, yok kollarım sende bıraktım..  Belkide hep dediği şeydir bu, hani bir şeye sebep, ben ölrüm sonra. Bir can gider, toprağım doyar, komik olur..

Olmuyor işte. Kaybetmişim yavaş yavaş bu duygularıda. Zaman geçerken kaybolup gitmiş ben farketmemişim hala.. Sarılınca birşeylere dokunmalı içimde, ben sarılmak istemiyorum kimseye.. Alışa gelmişlikte de olsa, vardır ya hissetmeden yanaklardan öpüşmek. O hissizliği bile bilemiyorum. Güneş doğuyor kalkıyorum, veda ediyor yatıyorum. Ve hala savaşmak için daha savaşıyorum, en zor olanı da bu, bile bile yaşıyorum..

30.06.2007 00:05 tarihli mektup...

Dün bir güvercin gördüm sahilde otururken. Kendi etrafında hızlıca dönüyordu. Benim başım döndü izlerken, Belli ki onun dönmemiş. Sonra az yukarı kaydı gözlerim. Saf mavide pürüssüz bir tonlama geçişi. Ardından bir beyaz perde indi yavaşça.. Ama kayboluşunu hatırlamıyorum çünkü güvercine takıldı yine gözlerim. Hala dönüyordu. Belki acısı vardı, belkide bir güvercine kur yapıyordu.. Ama sadece kendi biliyordu..

Ve fark ettim ki bende dönen bir şeyin üzerindeyim, başım döndü bir an düşüncelerimin etrafımda döndüğümü görünce... Durduramazdım düzen benim değildi... Varlık tercihim değil, bir şeylere sebep, ama amaçsız  bir şey olarak yaratıldım belkide.. Ancak düşünürken üzüldüğüm bir şey vardı, madem başka şeylere araç olarak yaratıldım, neden duygularım vardı? Güvercin bile özgür, değiştiremeyeceğini bile bilmeden sorgusuz sualsiz kanat çırpıyor ve küçük bakıyor insanlara..

Neye sebep olduğumu bilmek isterdim verilen duygularım az da olsa tatmin olurdu belki. Yaratılmış tüm zevklerden yoksun muyum ben?

Labirentin ilk adımı olsa gerek bu. Bir ayak bağım var hala, kalbim kırık sana.. ailem bile biyolojiden ibaret, ölmüş tüm merhametim, sadakatim, sevgim.. Yerlerine sen dolmuşsun, içimde yer yer boşluk, her şeyime gem vurmuşsun..

Ölümden bile korkmuyorum, ama ölüm benden korkuyor.. Yada "hayat" denen "batak" beni çok seviyor..

Sen gelmediğin için değil, benden hiç gitmediğin için yorgunum ben.. İçimde özel bir yerde, sen kendini hatırlattıkça dolan, ve tek dolu yanım olan... Kimseyi alamadım daha, dönüpte bakamadım hala...

Ya zordu kabullenmek gerçekliğini, yada inanmak istediğim için inandım sana.. Aklımda nerşeyin sonunda nokta, tek soru işaretim yalvarırım sen olma... "Sen" le başlayan cümlelerim bitsin, al dağıt aklımın kağıtlarını, boz bildiğim oyunları ve sen oyna yeni baştan.. Önümde ol,ben arkanda başım eğik, arkana dönmeden sil gözlerimi, unuttur gidişini.. Benim gölgem yok artık, sen gölgen yap beni..

Ya bul getir dökülen yapraklarımı, ya kolların sarsın çıplaklığımı.. Yada gerçekten git kışım gelmeden, ben baltalarım köklerimi...

Girme İçime yalansa gelişin, daha 20 yaşımdayım ben, gerçeklerim anı kalsın git.. Yada bataksa oynadığın, elimi kaybetmeden git.. Ruslarınki de rulet mi?  Sen bana dolu pistol verdin, ve her gelişinde 2 kurşun yedim.. Aklımı da kalbim gibi çürüttüm..

Acıda versen yokluğun cehennem kadar yakmaz beni.. Neden seviyorumki..

Hayata karşı 1 pişmanlık dışında yok bir suçum. Suç değilsen azat et, yada artık daim ol, beni kendine mahkum et..